C1 seviyesinde sıkça kullanılan Almanca fiiller, Türkçe karşılıkları ve her biri için birer örnek cümle bulabilirsin. Bu fiiller, özellikle akademik, profesyonel ve soyut konularda, karmaşık düşünceleri ifade etmek için kullanılır.
1. voraussetzen
(varsaymak, önkoşul olarak görmek)
Die Teilnahme am Kurs setzt gute Deutschkenntnisse voraus.
(Kursa katılım iyi Almanca bilgisi gerektirir.)
2. hervorgehen aus
(…-den ortaya çıkmak, …-den anlaşılmak)
Aus dem Bericht geht hervor, dass die Zahlen gestiegen sind.
(Rapor, rakamların arttığını gösteriyor.)
3. ermöglichen
(olanak sağlamak, mümkün kılmak)
Neue Technologien ermöglichen eine bessere Kommunikation.
(Yeni teknolojiler daha iyi iletişim sağlar.)
4. beanspruchen
(talep etmek, hak iddia etmek, zaman/enerji almak)
Diese Aufgabe beansprucht viel Zeit und Geduld.
(Bu görev çok zaman ve sabır gerektiriyor.)
5. sich auseinandersetzen mit
(bir konuyla derinlemesine ilgilenmek, tartışmak)
Wir müssen uns intensiv mit diesem Thema auseinandersetzen.
(Bu konuyla yoğun şekilde ilgilenmeliyiz.)
6. verfügen über
(…-e sahip olmak, …-i kullanabilmek)
Er verfügt über umfangreiche Erfahrungen im Ausland.
(O, yurtdışında geniş deneyime sahiptir.)
7. betonen
(vurgulamak, altını çizmek)
Der Autor betont, wie wichtig Bildung ist.
(Yazar, eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.)
8. belegen
(kanıtlamak, belgelemek)
Die Studie belegt, dass regelmäßige Bewegung gesund ist.
(Çalışma, düzenli hareketin sağlıklı olduğunu kanıtlıyor.)
9. zur Verfügung stellen
(sağlamak, sunmak)
Die Firma stellt ihren Mitarbeitern moderne Geräte zur Verfügung.
(Şirket, çalışanlarına modern cihazlar sağlıyor.)
10. sich ergeben aus
(…-den kaynaklanmak, …sonucu olmak)
Viele Probleme ergeben sich aus mangelnder Kommunikation.
(Birçok problem, iletişim eksikliğinden kaynaklanır.)
11. sich auswirken auf
(…-i etkilemek, …-e yansımak)
Die Wirtschaftskrise wirkt sich negativ auf den Arbeitsmarkt aus.
(Ekonomik kriz, iş piyasasını olumsuz etkiliyor.)
12. berücksichtigen
(göz önünde bulundurmak, hesaba katmak)
Man sollte alle Faktoren berücksichtigen.
(Tüm faktörler göz önünde bulundurulmalı.)
13. sich befassen mit
(bir konuyla ilgilenmek, uğraşmak)
Der Artikel befasst sich mit den Folgen des Klimawandels.
(Makale, iklim değişikliğinin sonuçlarıyla ilgileniyor.)
14. sich widerspiegeln in
(…-de yansımak, kendini göstermek)
Die gesellschaftlichen Veränderungen spiegeln sich in der Kunst wider.
(Toplumsal değişiklikler, sanatta yansır.)
15. feststellen
(tespit etmek, belirlemek)
Die Wissenschaftler haben festgestellt, dass die Temperaturen steigen.
(Bilim insanları, sıcaklıkların arttığını tespit etti.)
16. anstreben
(amaçlamak, hedeflemek)
Viele junge Menschen streben eine internationale Karriere an.
(Birçok genç, uluslararası bir kariyer hedefliyor.)
17. einräumen
(kabul etmek, itiraf etmek; yer vermek)
Er musste einräumen, dass er einen Fehler gemacht hatte.
(Bir hata yaptığını itiraf etmek zorunda kaldı.)
18. herausfordern
(zorlamak, meydan okumak)
Neue Aufgaben fordern mich immer wieder heraus.
(Yeni görevler beni sürekli zorluyor.)
19. unterbinden
(önlemek, engellemek)
Die Regierung will illegale Aktivitäten unterbinden.
(Hükümet yasa dışı faaliyetleri önlemek istiyor.)
20. sich bewähren
(kendini kanıtlamak, başarılı olmak)
Das neue Konzept hat sich in der Praxis bewährt.
(Yeni konsept uygulamada kendini kanıtladı.)
21. verallgemeinern
(genellemek)
Man sollte nicht verallgemeinern und alle gleich behandeln.
(Genelleme yapmamalı ve herkesi aynı şekilde değerlendirmemeli.)
22. einschränken
(kısıtlamak, sınırlamak)
Die neuen Regeln schränken die Freiheit ein.
(Yeni kurallar özgürlüğü kısıtlıyor.)
23. verweisen auf
(…-e işaret etmek, atıfta bulunmak)
In seinem Vortrag verweist er auf aktuelle Studien.
(Sunumunda güncel çalışmalara atıfta bulunuyor.)
24. widersprechen
(itiraz etmek, karşı çıkmak)
Ich muss dir in diesem Punkt widersprechen.
(Bu konuda sana karşı çıkmalıyım.)
25. sich auszeichnen durch
(…-ile öne çıkmak, …-ile ayırt edilmek)
Die Stadt zeichnet sich durch ihre kulturelle Vielfalt aus.
(Şehir, kültürel çeşitliliğiyle öne çıkar.)
26. sich orientieren an
(…-e göre yönelmek, …-i örnek almak)
Viele Firmen orientieren sich an internationalen Standards.
(Birçok firma uluslararası standartları örnek alıyor.)
27. sich ergeben aus
(…-den doğmak, …-den kaynaklanmak)
Die Probleme ergeben sich aus mangelnder Kommunikation.
(Sorunlar, iletişim eksikliğinden kaynaklanıyor.)
28. sich einsetzen für
(…-i savunmak, …-i desteklemek)
Sie setzt sich für den Umweltschutz ein.
(O, çevre korumasını savunuyor.)
29. übertreiben
(abartmak)
Man sollte die Risiken nicht übertreiben.
(Riskleri abartmamalı.)
30. vorherrschen
(hakim olmak, egemen olmak)
In dieser Region herrscht ein mildes Klima vor.
(Bu bölgede ılıman bir iklim hakim.)
31. sich auskennen mit
(…-de iyi olmak, …-i iyi bilmek)
Er kennt sich mit moderner Technik sehr gut aus.
(O, modern teknoloji konusunda çok bilgili.)
32. sich verständigen
(anlaşmak, iletişim kurmak)
In einer fremden Sprache zu verständigen ist manchmal schwierig.
(Yabancı bir dilde iletişim kurmak bazen zordur.)
33. sich durchsetzen
(kendini kabul ettirmek, sözünü geçirmek)
Sie konnte ihre Meinung im Team durchsetzen.
(Takımda kendi fikrini kabul ettirebildi.)
34. sich ergeben
(sonuçlanmak, ortaya çıkmak)
Aus der Diskussion ergaben sich neue Ideen.
(Tartışmadan yeni fikirler ortaya çıktı.)
35. beobachten
(gözlemlemek, izlemek)
Die Wissenschaftler beobachten das Verhalten der Tiere.
(Bilim insanları hayvanların davranışlarını gözlemliyor.)